Hasta Ruhlar


Yıllar önce zaman zaman aynı arkadaş ortamında karşılaştığımız muhabbeti hoş, güler yüzlü ve yüreğinin kapılarını aralayıp hayatında bana yer vermeye hazır bir kadın vardı. 
Fırsat buldukça yakınımda oturup hoşlandığını belli etmeye çalışırdı,
ikimizinde kalıpları çok farklıydı fakat o bunun farkında değildi.

Farklı olduğumuzun farkına varması için hiç bir zaman arkadaştan öte bir muhabbete girmeme rağmen, bir gün beni kendine yakın bulduğunu söyledi ve içindeki duyguları anlatmaya başladı. Aslında o bana değil, etrafındaki insanları güldüren, herkese bir şekilde faydası dokunan, insanların övgüyle bahsettiği, her ortamda sevilen, her zaman dimdik ayakta durankararlı, inatçı, neşe dolu, hiç bir şeyin hiç bir zaman hiç bir şekilde yıkamayacağını düşündüğü kişiye aşık olmaya başlamıştı. 

Yaklaşık on dakika bana duygularını anlattıktan sonra aramızdaki 
muhabbetin sonuna varmamızı sağlayan şöyle bir diyalog geçti;

- Sen ne güzel bir insansın, ne kadar güçlüsün, ne kadar kararlısın. Ben 
hayatım boyunca senin gibi bir insan tanımadım, kim bilir daha bilmediğin ne güzel yönlerin vardır, söylesene nasıl bir insansın sen?

- Hasta ruhlu bir adamım ben...

- Ha ha ha... Hiç olmadık anlarda insanı güldürüyorsun.

- Aslında gerçekler gülünmeyecek kadar acı ve siz her halta güldüğünüz için bende ortamı bozmamak adına içimdeki acılara inat sizinle beraber gülmeye çalışıyorum.

- Nasıl yani?

- Nasılı falan yok bunun ciddi ciddi hasta ruhlu bir adamım ben, senin gördüğün yada tanıdığın gibi değilim, hatta az önce anlattığın kişi bile ben değilim. Mesela bir gece gelip odamın penceresinden habersizce beni izlemiş olsan, döktüğüm gözyaşlarından haberin olsa o herkesin karşısına cesurca dikilen boylu poslu yıkılmaz sandığın adam aslında insanlardan nasıl korkuyor bir bilsen, az önce ne kadar güçlü olduğumu değil ne kadar güçsüz olduğumu anlatırdın. Çünkü bu dünyada senin ve senin gibi insanlar için ağlayan bir erkek her zaman için güçsüz bir erkektir... 

Şu an yirmi altı yaşındayım, inan bana çocukluğumdan beri yaklaşık on beş senedir yüzümde bir maskeyle dolaşıyorum ve etrafımdaki insanların gözünde özgürlüğüne düşkün, inatçı, asi, kararlı, bir çok şeye boş vermiş, sözü dinlenen, yıkılmaz bir insan oluyorum ve bu hepinizin hoşunuza gidiyor. Fakat benim hiç hoşuma gitmiyor ve bu durum beni aşırı derecede yoruyor.

- Sen böyle biri olamazsın, ciddi değilsin kendinden uzaklaştırmak için böyle konuşuyorsun, istemiyorsan istemediğini açıkça söyle de gideyim.

- Hala dışarıdan gördüğün şeye inanamaya devam ediyorsun, çünkü senin gördüğün gibi biri olmamı ve o şekilde seninle olmamı istiyorsun. Ayrıca daha gelmeden gitmeye niyetli olan bir insanın benim hayatımda zaten yeri yok, 
kusura bakma ama benim hayatımda varlığımda sana ağır gelir. 

Muhabbetin sonu bu şekilde bitmişti. Bu olaydan bir kaç sene sonra neredeyse yirmi yıl evimin dışında her yerde kullanmak zorunda kaldığım o maskenin ağırlığına dayanamadığım ve bu durumdan çok sıkıldığım için, bir gün çıkarıp çöpe attım. 

Maske düşünce etrafımda dolanan insanlar bir bir uzaklaşmaya başladı, susmayan telefonum arada bir çalmaya başladı ve bu durum benimde işime geldi. Etrafımda 
sadece ruhu yaralı bir kaç kişi ve onlarca kedicik kaldı. İnanın bir başına yaşamak maskeyle yaşamak kadar yormuyor insanı, hiç değilse kafam rahat.

Aslında ruhum 
hasta falan değil, benim ruhum ve yüreğim hem çocukluğundan hemde gençliğinden yana biraz fazla yara almış, işte hepsi bu...

O gün asıl hasta ruha sahip olan kişi tam karşımda oturuyordu ve hasta bir ruha sahip olduğu için yaralı ruhumun hasta olduğuna inanması uzun sürmedi. Oturup yaralı olduğumu anlatmaya çalışsam gözleri bunu göremeyecek kadar kördü, kulakları anlattıklarımı duymayacak kadar sağırdı ve o dönemde etrafımdaki bir çok insanın ondan kalır yanı yoktu.

Bunca yıl sonra bu konuya değinmemin iki sebebi var. 


Birinci sebep ne yazık ki bu devirde insanların bir çoğu bencillik ve kibir dolu hasta ruhlara sahip ve bu çoğunluk her geçen gün inatla hızla çoğalmaya devam ediyor, içlerinde öyle bir bencillik ve vurdumduymazlık var ki zaman geçtikçe yavaş yavaş hepsinin yüreği kararmaya başlıyor.

İkinci sebep ise 
bir kaç hafta önce otobüste konudaki isimsiz kadınla karşılaştım, ayak üstü lafladık biraz. Kibirden gözlerini kaybetmiş, hasetten kalp damarları tıkanmış acil bir şekilde baypasa ihtiyacı var ve o hala bunun farkında değil...

Eskiden ruhu hastaydı, şimdi hastalık hastası olmuş...

17.02.2017 / - KaramsarKorkuluk

Yorum Gönder

14 Yorumlar

  1. Buraya yazıyorum; ama hala az önce okuduğum yazıyı düşünüyorum. 15-16 gün sonra eşimle memlekete gidecektim, mecburiyetten. Annedir babadır diye kendimi zorlaya zorlaya bir miktar tahammül edinmiştim kendimce. Öfkemi biraz bilemiştim, şimdi sayende hepsini baştan yapmaya uğraşmam gerek :) Uçak biletleri yanacak olmasa direkt gitmekten vazgeçeceğim :) Öyle yaralandım, öyle acıdı her tarafım tekrar tekrar... Öyle anne baba ilgisine, sevgisine muhtaç; ama baskıdan, şiddetten, yalnızlıktan başka bir şey bulamamış bir çocuk oldum yine. Neyse... Buraya dönecek olursam, maskeyi çıkarmakla ne iyi etmişsin. Ve ne iyi etmişsin fark etmekle hasta ruhlu olanın sen olmadığını... Ayrıca bugün Dünya Kediler Günü :) Minnoşlarına sevgilerimi ilet :) Bizimkilere fazladan mama verdik, öptük sevdik, daha ne yapılır bilemiyorum valla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üzülmene sebep olmak istemezdim fakat sen bu bloga her girdiğinde canını sıkacak bir şeyler buluyorsun ^_^
      Seni üzen asıl şey yazdıklarımdan çok yaşadıkların olsa da benim yazılarımı okuyup hatırladığın zaman "yine birini üzdüm" dememe sebep oluyorsun :(

      Bu arada ben sevgililer gününde Kaşmir'e diyeti bozdurup yaş mama almaya niyetlenmiştim fakat o gün eve çok geç döndüm açık bir yer bulamadım. Ayrıca kediler günü hatırına yarın parktaki çocuklara bi kilo mama dağıtayım. Gerçi bizim kediler gününe ihtiyacımız yok apartmanın önüne mama kabı yaptım kolay kolay boş kalmıyor, kuru mamalarını eksik etmiyorum :)

      Sil
    2. Okumayayım mı ne yapayım anlamadım :)

      Sil
    3. Kafana göre takıl nasılsa aynı şeyi bende senin blogda yaşıyorum. Ödeşmiş oluyoruz işte :)

      Sil
    4. Ya üzülüyorum da kendimi çöllere vurmuyorum merak etme :) Sen benim üzülmeme takılma, sorun yok :)

      Sil
  2. Bloğunu yeni takip etmeye başladım nasıl bir geçmişin var, neler hissediyorsun, hayatında ne gibi dertlerin var bilmiyorum. Şuan benim de canımı çok fazlasıyla sıkan dert var ve ben çoğu zaman bu dertlerim aklıma gelince fazlasıyla tad alamıyorum hayattan lakin gine bir şekilde tutunuyorum. Ben bundan 1-2 sene öncesine kadar aslında müslümandım lakin şimdi herhangi bir dine inancım yok sanırım semavi varlığada... Bu yüzden en kötü öldükten sonra dertlerim biter cezamı çeker cennette yapamadıklarımı yaparım diyemiyorum. Yani benim şahsi diyeceklerim şu ki başka dünya yok ve bu yaşların bir daha kat-i suretle geri gelmeyecek. Eski sevilimin dediği aklıma geldi "İnsan doğası gereği mutlu olmak ZORUNDADIR" haklı aslında, neyse... Diyeceğim o ki hayata tutun ve "çohta şeyy yapma,amaaannn..." :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum için teşekkürler, din konularından mümkün olduğunca uzak kalmaya çalışıyorum çünkü bana göre bir insan dinlere mantığıyla yaklaşırsa ya ateist olur yada deist bu yüzden bu konulara girdiğim zaman kendimi uzayı araştırırken falan bulduğum dönemler geliyor aklıma ve konudan hemen uzaklaşıyorum. Bu konuya yüreğimle duygularımla yaklaştığım zamansa halimden memnunum. Oruç, namaz var mı iyi bir müslüman mısın desen oda yok sadece inanç var, çok geniş bir konu bu ve ben futbol, siyaset, din gibi sonu olmayan konuları konuşmayı pek sevmiyorum.

      Hayatıma gelince benimki tam olarak dert değil benim hayatımda her gün dertlenmeme sebep olan eksik bir yanım var. Bir bacağını kaybetmiş eksik bir adam düşün her gün bakıp gördüğünde üzülmez mi? Yokluğunu hissetmez mi? Varlığını aramaz mı? Nasıl koşsun o adam hatta bırak koşmayı nasıl yürüsün? Nasıl ayakta dursun?

      İşte öyle bir şey anlat desen anlatamam fakat menüdeki Kızım'a sekmesini tıklarsan anlatmaya çalıştığım zamanlara ulaşabilirsin...

      Sil
  3. İnsanlar hakkında yaptığınız tahliller bir kaç defa okunmaya değer. Ve kendinizden yola çıkarak ulaştığınız sonuç, mükemmel. Sizin gibi bazı şeylerin farkında olan insan sayısı minimum düzeyde olduğu için yalnız kalmanız kaçınılmaz bir sondu, farklı hayatlarda farklı olaylarda bunu tecrübe eden bizler az ama yalnız değiliz aslında.
    Kaleminize yüreğinize sağlık.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farklı insanlar olarak azınlık olduğumuzun farkındayım, fakat aynı kafa yapısına sahip insanlarla bir yerlerde karşılaştığım zaman yada onlar beni bulduğu zaman (kimi zaman sizinki gibi bir yorumla bile olsa) içimdeki umut çoğalıyor sanki. Yalnız değiliz diyorum "yalnız değiliz" sadece birbirimizden haberdar değiliz...

      Uzun ve derin yorumunuz için teşekkürler, bloga epeydir uğrayamamıştım geç cevapladım. Profilinize ulaşamadım şayet blog yazarıysanız, lütfen adres bırakın göz atmak isterim ;)

      Sil
  4. Evet Saygıdeğer Bayım,
    Bizler ruhumuzun derinliklerinde kurduğumuz hayatın birazcık bile yansımasını bulabilseydik şayet çok daha eşsiz yaşantılar içerisinde olacaktık. Ancak biliyoruz ki insanlar tercihleri sevgileri saygıları istekleri hevesleri o kadar yüzeysel o kadar geçici ve o kadar yapmacık ki bunları gördüğümüz zaman diyoruz ki ‘Hayır hayır benim dünyamın karakterine ters bu yürekler ‘ sonra kapatıyoruz pencereleri alıyoruz kitabımızı ve distopyaların uzanıp gittiği yolculuklara bırakıyoruz kendimizi. Ve sonra bir yazıda rastlıyorum sizin gibi nadir değerlere..

    Blog yazarıydım ancak kapattım bloğumu ve kendime yazmaya başladım efendim. Ama ilerde belki kitabım çıktığı zaman belki paylaşım yaptığım bir yerde, Bir gün kendinizi bulacağınız satırlarıma rastlarsanız tebessüm bırakın en beğendiğiniz iki cümlemin arasına, haberiniz gelir bana. ✨

    Daimi okuyucunuz olarak naçizane yorumlar yazmaya devam edeceğim.
    Kaleminiz yüreğinize hiç küsmesin.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz bu kadar uzun, derin ve güzel yorumlar bırakmaya devam ederseniz, sanırım bir zaman sonra gözlerim paylaşımların altında Duygu Karakaş'ın duygu yüklü yorumlarını aramaya başlayacak ^_^
      Yüreğinize dert değmesin.

      Umarım ne kalemim yüreğime nede yüreğim kalemime küser...
      Bu arada önceki yorumda unutmuşum, hoş geldiniz.

      Sil
    2. Öncelikle hoş buldum efendim. Yorumlarım için kullandığınız değerli cümleler için müteşekkirim ☺️ Ancak siz de benim gibi iyi bilirsiniz ki; bizler kendimizden bir parçaya rastladığımız zaman yüreğimiz satırlara hükmeder de uzun uzun dökülüverir hislerimiz kalemimizin ucuna..

      Yüreğimizi inciten nice şeylerle başa çıkabileceğimiz günlere uyanmak umuduyla..

      Aman efendim kaleminize de yüreğinize de küslük değmesin.✨

      Saygılarımla

      Sil
  5. En çok yorum alan yazını okudum Bilal oğlum. Bir kere Fidan müthiş zeki, çok değerli bir blog yazarıdır. Şimdilerde ablasını feci bir trafik kazasında kaybetti. Demek eskilerde ne zorluklar yaşamış. Onun sana yorum yapmasından anla artık. Seçici bir kızdır. Maskesizdir.
    Şu insanların hallerine gelecek olursak, ben, 'kimin ne olduğunu tam olarak bilemeyiz' kısmındayım mevzubahis durumlarda. İstediğimiz ya da bizim gibi olamaz birileri ve bunun da mutlaka bir nedeni vardır.
    Bence hasta ruh değil yaralı ruh vardır. Ve insana dünyasını dar eder.
    Sevgilerimle oğlum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden bende yaralı olduklarına inanırdım abla, bu görüşüm büyüdükçe değişti, bence bazı ruhlar gerçekten hasta...

      Sil