İncir Ağacı


Bazı insanlar var ki içinde çok acı barındırır ve kalabalıklarsa içinde çok insan barındırır, bu durumda her kalabalık içinde çok fazla acı barındırır belkide bu yüzden kalabalıkları sevmiyorum ben...

Yine de bazen katılıyorum kalabalıklar arasına, etrafımdaki kadınların gözlerine bakıyorum gün batımı gibi puslu bir karanlık  çökmüş göz bebeklerine kiminde hüzün, kiminde ağır bir acı, kiminde dert-tasa... 

Hani o sürekli anlatılan gözlerinde huzuru büyüten, mutluluğu yaşatan kadınlar neredeler... 
Peki diyorum huzura ve mutluluğa aç erkekler hangi kadına nasıl yüreklerini açacaklar... 

Sonra etrafımdaki erkeklere bakıyorum onlarında gözlerinde hüzün, acı ve dert görüyorum... 
Bu seferde soruyorum kendime bu  kadar acılı ve hüzünlü kadın hangi erkeğe nasıl kalbini verecek...

Sonra düşünüyorum boş boş - dolu dolu, sanırım bu devirde huzur ve mutluluğu gerçekten hak eden insanlar kimsenin gözlerinde aradığı şeyi göremeyecek ve hepsi bu arayış içinde yavaş yavaş ölüp gidecek...

Ve insanları uzaktan izledikçe, onların hayatlarını düşündükçe çocukluğum geliyor aklıma, henüz okula başlamadığım yılları düşünüyorum, bir bağ evimiz vardı ve ben bir yaz günü kıçımda bir şortla üstümde hiç bir şey olmadan komşunun tarlasındaki incir ağacına tırmanıp ne bulduysam yemiştim, eve dönüş yolunda uyuz gibi kaşıntı tutmuştu bağa döndüğümde ne kadar su varsa üzerime döktüm, kaşıntıdan ve kızarıklıktan kurtulmak için. . .

Peki sonra ne oldu ? Daha on gün bile geçmemişti ki altımda bir pantolon üzerimde gömlek yine çıktım o ağaca bir kaç incir uğruna, en fazla kollarım kızarıp kaşınır geçen sefer yaşadığım şeyi yaşamam diye düşünerek. . .

Hayatta tıpkı böyle bence biraz huzur, mutluluk, anlayış ve sevgi uğruna kaşıntımız varmış gibi canımızın yanmasını, yüreğimizin yıpranmasını göze alıp tırmanıp duruyoruz iki ayaklı incir ağaçlarına. . .

25.9.2014 - 16.10.2014 / - KaramsarKorkuluk

Yorum Gönder

0 Yorumlar