Boğulma/k


Hayatını bok çukuruna benzeten bir adam vardı ve bokun içinde boğuluyordu…

Bir kadın tanıdı...

Kadının gözleri yosun yeşiliydi ve yüreği masmavi umut doluydu, kadın buna rağmen kapkaranlık bir hayatın içinde günden güne boğuluyordu…

Kadın; 
adamın yüreğini okyanusa benzetiyordu.

Adam; 
kadının yosun rengi gözlerine baktıkça,
okyanus misali masmavi bir yürek keşfediyordu.

Adam,
kadına sarılmak istedi…

Kadın,
adama sarılmak istedi…

Sarıldılar ve hiç hissetmedikleri duyguları hissetmeye başladılar…

Sonra…

Boğulduklarını sandılar ve korktular…

Ayrıldılar…

Kadın karanlık hayatına doğru ilerlerken, adam bok çukuruna geri döndü…

Uzun bir süre iki beden birbirinden uzak yaşadılar, bedenler uzaklaştıkça yürekleri daha çok yakınlaştı, birbirlerini özlediler, çok özlediler daha çok özlediler…

Kadın bir gün adamın ruhunu hissetti. Ters giden bir şeyler vardı, koşarak yanına gitti ve adamın boğulmak üzere olduğunu gördü. 

Düşünmeye başladı, sonra vazgeçti. 
“Düşünecek zaman yok” dedi ve elini uzattı.



Adam tutmadı...

Kadın elini uzatıyordu ve adam tutmak istemiyordu.
Çünkü kadınında onunla birlikte boğulmasından korkuyordu…

Kadın var gücüyle elini uzatıyordu,
“Uzat artık elini” der gibi…

Kadın var gücüyle elini uzatıyordu,
“Seninle boğulmaya razıyım” der gibi…

Sonunda “o an” geldi, adam var gücüyle su yüzeyine çıktı derin bir nefes aldı ve geri battı,
tam üç dakika yirmi yedi saniye suyun altında kaldı ve sonunda büyük bir hışımla elini suyun altından kadına doğru uzattı.

İşte o gün o iki el kavuştu, iki yürek kavuştu, seven iki insan birbirine kavuştu ve birlikte oldukları tüm zamanlar boyunca "sakın boğulma" der gibi boğulma/dan huzur içinde ve mutlu yaşadılar…

03.03.2016 / - KaramsarKorkuluk

Yorum Gönder

0 Yorumlar