Selam Sana Haydarpaşa Garı

Ey Haydarpaşa Garı selam sana...
Ben geldim eski dostum, on bir sene sonra çıktım sana geldim. Pendik'te bir çay içtim karnımı bile doyurmadan aç karnımla sana geldim. Hiç bir insan arkadaşımı görmeden önce bu şehrin iğrenç trafiğinden sıkılıp araçtan inip nefes bile almadan koşa koşa sana geldim. Sen ki benim İstanbul'da en çok merak ettiğim yerdin, sen ki benim kendimi sürgün ettiğim ikinci şehirde herkesten ve her şeyden kaçıp geldiğim sığınağımdın... Ben ki sana vardığımda biricik kızı ellerinden çalınalı daha iki sene bile geçmemiş genç bir babaydım. İnsanlar sana taş dedi beton dedi ben dost dedim, ben seni bir taşın, bir betonun, dört duvarın bile insana faydası dokunurken, insanın insana faydasının dokunmadığı bir devirde tanıdım. Bu güne kadar seni sevdiğimi söyledim soranlara fakat anlatmadım hiç kimseye nasıl dost olduğumuzu.

Ben seni tanıdığımda saçlarını yakmamışlardı, iskeletin bu kadar zayıf değildi, tenin bu kadar çatlamamıştı. Sen beni tanıdığında saçlarıma ak düşmemişti, göbeğim yoktu, tansiyonum yoktu, böbreklerim dayanıklıydı, pankreasım tertemizdi, omurgam senin iskeletin kadar sağlamdı, hayatımda ameliyat masası bile görmemiş bir insandım. 

Ne vakit kızımı düşünüp galata köprüsünde içsem, içim daralsa şişeyi denize fırlatıp sana koşardım. Ne vakit konuşacak kimse bulamasam telefonu kapatıp sana koşardım. Ne vakit aklımı kaybedecek hale gelsem, sana koşar tırnaklarımı tenine batırırdım ve ben ne vakit ayaklarıma taş bağlayıp denize atlamayı düşünsem, sen beni göğsüne yaslayıp önüme ince belli ve en az kendin kadar demli bir bardak çay sunardın. Söyle bana ben o günleri ve seninle dostluğumuzu nasıl unuturum? Gün oldu yolum düştü İstanbul'a gelemedim yanına, o zamanlar henüz kavuşmamıştım kızıma. Gelip hala bulamadım diyemedim, bulduğumda buldum ama başkasını baba biliyor varamadım diyemedim, yüzüne bakacak yüzüm yoktu...

Ey Haydarpaşa Garı selam sana...
Ben geldim eski dostum, on bir sene sonra çıktım sana geldim. 
Sen bu sene yüz on yaşındasın ve ben on bir yılda senin yaşın kadar hasret çektim, on iki yıllık hasretim senden bile yaşlı düşünsene.

Ey Haydarpaşa Garı selam sana...
Ben geldim eski dostum, on bir sene sonra çıktım sana geldim.
Ben daha iki gün önce vuslatı tattım da geldim, kızımın kokusunu içime çeke çeke öptüm de geldim. Yaramı sardım geldim, eksik parçamı yüreğime koydumda geldim. Bak bugün sende hala ayaktasın bende, senide yıkamadı hiç bir şey benide fakat bunca yılda sende çok yıprandın, bende. Her şeye rağmen ben bugün buraya tamamlanmış olarak geldim... 

Ey Haydarpaşa Garı selam sana...
Ben geldim eski dostum, on bir sene sonra çıktım sana geldim.
Ben göğsüne yaslandığım günler hatırına, bana sunduğun bir bardak çay hatırına, ayağıma bağlayıp kendimi denize atmayayım diye bahçendeki tüm taşları sakladığın günler hatırına, böyle bir gün batımında içime doğan güneş hatırına, sana teşekkür etmeye Allah'a şükr etmeye geldim.

Bunları yazarken uzaktan izledim seni, çayımı hazırla bu sefer keyifle içmeye geliyorum. Bak yine ağlıyorum bunca insanın içinde hiç çekinmeden fakat ilk defa senin yanında döktüğüm gözyaşım sevinçten!..



İyi ki uzaktan izlerken, yüzüne bakmadan yazmışım yazımı.. Seni böyle görmeye yürek mi dayanır? Fakat ikimizinde aynı yılda onarıma girmesi bizim dostluğumuzun ispatı değil mi? Bu saatte çay yokmuş zaten neyleyim sen bu haldeyken gelen çayı! Sen hele bir iyi ol yaza kadar toparlan kızımı alıp gelcem yanına. Ben çayımı içerken oda oralet içecek, çünkü asitli bişey sevmiyoruz, ya meyve suyu ya oralet içiyoruz :)
Ben gelene kadar iyi ol lütfen, kızımın yanında yüzüme gülümsemezsen gece gelip duvarına işerim, şaka be şaka hiç yapar mıyım öyle şey...

Seni seviyorum koca çınar hemde kendim kadar... 💙🎈

9.2.2018

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Yüreğinize sağlık ne güzel satırlar dökülmüş yureginizden rabbim herseyi gönlünüze göre versin inşallah sevgiler ..

    YanıtlaSil