Yolum Vuslat Sonum Vuslat

Tam on iki yılın sonunda vuslata erdim Eskişehir'e gidip kızıma kavuştum.

Bu adam neden bunca yıl hasret çekti diye sormayın, bu konuyu bugüne kadar blogda tam anlamıyla hiç anlatmadım, yazmaya da niyetim yok. Ayrıca ruhumda bedenimde bu konuda haddinden fazla yorgun...

Bundan sonra önemli olan benim kızıma - kızımında babasına kavuşmuş olması...

6 Şubatta akşam üstü yola çıktım. Bir nevi neyle karşılaşacağımı nasıl karşılanacağımı bilmeden. Bir kış günü parmaklarım telefon tuşlarında içimden gelenleri yaza yaza bir başıma düştüm yollara... Yol müziklerim olmazsa olmazdı...

Yolda giderken akşam saat yedi gibi "Kimsesizlik Ülkesinin Başkenti Yalnızlık Şehri" başlıklı yazımı yazdım. 
"Yol bi yere gitmez o bir durma biçimidir. " demişti şair...
Akşam sekiz gibi Uşak otogara iniyorum, dokuz gibi bir kafede kafamı dinliyorum.
Direk İzmir - Eskişehir yapamayacak kadar kafam yorgun ve kaygılarla dolu...
- Acaba kızımı görebilecek miyim? 
- Gerçek babasının ben olduğumu öğrendi mi? 
- Öğrendiyse ne zaman öğrendi? Geçen seneye kadar bilmiyordu.
- Beni ben olarak mı biliyor yoksa kötü bir adam olarak mı? 
- Beni bilmiyorsa, yüreğim bir yabancı gibi görmeye nasıl dayanacak? 
- Acaba geçen yaz 16-21 tansiyonları görüp kalp spazmına çelme takan kalbim bunu kaldırabilecek mi? 
- Psikiyatri Dr. Adem bey "Senin kızını görmeye değil kavuşmaya ihtiyacın var, görüp geri gelirsen hayatının en büyük depresyonunu yaşarsın demişti." doktorumu görmeden yola çıktım, acaba başıma bi iş gelir mi?.. 
Bir yandan da hiç bir şey kızımdan önemli değil diyorum yolda giderken. 


Neyse gelelim bu düşüncelerden uzaklaşmak için uşakta verdiğim molaya. Uşak'ta benim özellikle son 4-5 yılımda büyük destekçim olan deliler delisi bir arkadaşım var, kafama göre kafe sordum, hatun bana "senin kafana göre kafe Uşak'ta yok" diyor. Durumu düşünün artık :) 

Neyse efenim ayaklarım yalnız bırakmadı beni ilk gördüğüm taksiciye kafelerin bol olduğu bir cadde sordum. Sonrada başladım yürümeye, zaten yürümeyi seviyorum, ayrıca bu bacaklarla yürüyor muyum yoksa çölde başı boş bir deve mi koşuyor belli değil. 

On dakikada vardım caddeye beş dakikada kafama göre bi mekan buldum, uşaktaki kâdim arkadaşımada faydam dokundu gidip gidip o kafede takılıyor şimdi :)

Kafede otururken yine boş durmadım bir kaç satır yazdım, yazdığım yazı aşağıda sizi bekliyor...



Bazı insanlar bazen bilmediği bir şehre gider, hiç bilmediği bir kafeye oturur. Bazı insanlar bazen hiç bilmedikleri bir şehirde hiç bilmedikleri bir kafede, hiç bilmediği fakat hep beklediği birinin izine rastlarlar ve o kişi belki bir gün gelir umuduyla oraya yerleşirler. Bu kimi zaman bir ayak izi, kimi zaman bir parmak izi, kimi zaman bir saç teli, kimi zamanda daha önce hiç duymamasına rağmen çok tanıdık gelen bir koku olabilir...

Bazı insanlar bazen hiç bilmediği bir şehre gider, hiç bilmediği bir kafeye oturur. Bir fincan çay, bir kaç dal sigara ve bir müzik eşliğinde kafasını toparlamaya çalışır ve kalkıp hiç durmaksızın yoluna devam eder ve bazı insanlar bazı şehirlere ömründe sadece bir kere uğrar...

6.2.2018

Kafede çayımı içerken Melike Şahin'i keşfettim, sonra otogara dönüp ilk otobüsle Eskişehir yoluna çıktım. Yolda boş durmadım yine bir kaç satır yazdım.

Yolları anlatan hiç bir masal yola ait değildir. Yolları anlatan masalları o yoldan geçenler yazar. Yolda gidene yolcu dense de her yolcu gittiği yolda gitmeye gönüllü değildir. Kimi yolcu yolun sevdalısıyken, kimi yol da yolcunun en büyük belasıdır. İnsan yolcu olduğu sürece bitmez yollar, yol oldukça yolculuk devam eder ve bazen bazı yollar o kadar uzundur ki yolcu haddinden fazla yorulur....

Bir kaç saatte Eskişehir'e vardım. Halil, Eskişehir girişinde karşıladı beni. Alelacele bir kahve içtik "Kırk yıl hatırı kalsın" dedik, sonrasında beni otele bırakıp evine gitti.








Sabah ilk işimiz kızımın dedesinin evine gitmek oldu, fakat taşındığını öğrendik. Neyse ki çalıştığı iş yeri bize yakındı. Oturup biraz konuştuk kızımın gerçeği geçen yazın başında öğrendiğini öğrendim, akşam için sözleşip ayrıldık.

Akşam üstü bir telefon geldi, arayan kişi kızımın dedesi "Hazırlan bu akşam kızını göreceksin" diyor. Ben mutluluktan havalara uçuyorum.

Bi yandan da haber bekleyen bir sürü insan olduğu için fırsat buldukça facebook'da paylaşım yapmaya çalışıyorum...



Ve büyük buluşma büyük vuslat...

Bir kedi gibi bekledim seni, tam on iki yıl!...




Ertesi gün saat 11.00 gibi buluşup sazova parkına ve çarşıya gidiyoruz, akşama kadar beraberiz...


Akşam Halil'in evinde yemek ve çay faslından sonra otele gidiyorum.


Otelde uyku tutmuyor tabi =)



Bi sonraki gün hızlı trenle İstanbul'a devam ediyorum.


İstanbul'da ilk işim eski dostum Haydarpaşa'ya gitmek oldu.
Garı uzaktan gördüğümde kelimeler kafamda birleşmeye başlamıştı bile, Kadıköy iskelede oturup "Selam Sana Haydarpaşa Garı" başlıklı yazımı yazdım.

İstanbul'da iki gece kaldım üç arkadaşı gördüm, Üsküdar'da Aziz Mahmud Hüdayi Hz. türbesine gittim biraz kedi sevdim. 


Türbe çıkışı sahilde çay içmeden olmazdı...


Akşamına ver elini Edirne...
Kahve ve Karamel'le tanışma merasimi vs.



Buluşma hakkında blogda anlatacaklarım bu kadar.

ŞİMDİLİK HOŞÇA KALIN...

12.5.2018

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Ne kadar da uzak kalmışım bloğundan :(
    Sanki koşar gibi okudum bu paylaşımını. 7-18 arası senelerimin geçtiği Uşak'ta mola vermişsin. Bizim gençliğimizde kafe mafe hak getire. Sadece buluşmak için pastane ve sinemalar vardı.
    Gelelim kızınla buluşmana. Çok sevgi dolu bir evlat o. Senelerce hasrettin ona. Çok sevindim.
    Bilal olmaktan hiç vazgeçme oğlum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bile blogdan epeyce uzak kaldım abla, şu son dört senede neler değişti hayatımda neler. Mesela bir örnek vereyim Haziran 2019'da evlendim :)

      Sil