Usta Olduk Be Usta


 Annemin elini tutmak, elimizden tutmak sana çok yakışıyordu be Usta!

     Zaman su misali usta, sen gideli neredeyse iki yıl olacak ne zaman aklıma gelsen açıp cengiz dinliyorum, gözlerimin dolmasına engel olamıyorum. Biliyor musun vefatının haberi geldiği zamanlarda senin yıllar önce Manisa'da beraber çalıştığın Hakan'la beraber çalışıyorduk. Acı haberin gelmeden önceki iki hafta boyunca her fırsatta oturup Cengiz Kurtoğlu dinliyor, senin muhabbetini açıyor, senden konuşuyordum. Sanki içime doğmuş be Usta iki hafta neredeyse her gün seni anıp sonunda acı haberini almak çok zor oldu. Hani insanın içinden bir şeyler kopar gider ya, benim içimde koca bir çınar devrildi. Hayatımızın on yılında bize el uzatan, her konuda omuz vermeye çalışan senin, ustamın cenazesine bir omuz vermemize engel oldu korona yasakları, İzmir'den kalkıp İstanbul'a gelemedim, gelsem de cenazene katılamazdım zaten, yasal olarak birinci derece yakın değiliz, hani aileden değiliz ya, sokmazlardı cenazene...


     Aile olmanın kan bağıyla alakalı olmadığını seninle öğrendik biz usta, ne güzel bir aileydik oysa ki... Önce anneme eş oldun, ablamın gözünde önce iskambil ortağı sonra hayat ortağı oldun, adın onun için "ortak" oldu kaldı, kız kardeşime amca oldun hemde en sevdiği amcası. Benimse şehir şehir gezdiğimiz her bulduğum arkadaşı bir önce oturduğumuz evde bıraktığım yıllarda önce arkadaşım sonra Usta'm oldun, sayende aşık olduğum bir meslek sahibi oldum, sayende severek yapacağım bir iş hakkında A'dan Z'ye her şeyi öğrendim. Yıllardır o mesleğin ekmeğini yiyorum, evimi geçindiriyorum. Hakkın ödenmez be Usta!


     Hayat ne tuhaf değil mi usta? Sırf kimliğimde soy adı var diye on dört yıl sevgisini şefkatini görmediğim canlıya baba dedirtirken, bize babalık yapan, baba sevgisini tattıran, hepimizle ayrı ayrı arkadaş olan, anneme karı-koca değil her şeyden önce eş olan insana bir kez bile baba dememek, diyememek çok tuhaf. Hatta yanınıza ilk geldiğim hafta daha tanımadan "hiç birimiz bu adama baba demeyecek" diye diretmek, sanki bizden böyle bir beklenti varmış gibi... Çocuktum be usta çocukluk ettim işte ben farkında bile değildim, sen herkesten fazla farkındaydın çocuk olduğumun. Ben senden önce baba konusunda babadan nasıl korkulur bir bunu öğrenmiştim. Bazen korkularımdan etkilendim bazen sesin çıkmıyor diye şımarıklık ettim, yeri geldi bağırdım çağırdım haksızlık ettim, hakkını helal et usta, dedim ya çocuktum ve bunun en çok sen farkındaydın.  


     Ben bir annenin, bir eşin elinden nasıl tutulur neden tutulması gerekir ilk sende gördüm. Eşe saygıyı, anneye saygıyı, insana saygıyı ilke edindiysem bunda payın büyük. Bir anne, bir eş kocasını nasıl öperek işe uğurlar, nasıl hayırlı işler der ilk seninle gördüm. Bir konuda ailenin kararı alınırken sekiz yaşında çocuğa bile fikrini sormayı ilk sende gördüm. On dört yaşıma kadar görmediğim şeyleri görünce belki tuhafıma gitti, belki içten içe annemi kıskandım, belki afalladım ne yapacağımı bilemedim, bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa çocuktum Usta ve bunun en çok sen farkındaydın... Ayrıca sana dair bildiğim bir şey daha varsa, annemin elini tutmak, elimizden tutmak sana çok yakışıyordu be Usta!


     Koskoca on yılımız geçti beraber ben üvey babamdan tek bir tokat yemedim, tek bir azar işitmedim, kızarken bile bilocum derdin. Bizim isyanımız hep hayata hep geçmişe oldu, seninse en büyük kavgan bizim geçmişimizle oldu. Fakat Ustam olarak iş yerinde tek bir tokatın var bana onuda hak etmiştim, hem iyi ki atmışsın o tokadı, şefkat tokatını da senden öğrenmiş oldum. Eğer bunun için kendini üzdüysen, harap ettiysen hakkını bir kere daha helal et, çocuktum o an çok kızdım belki ama hayatımda kırgınlık yada kızgınlık olarak kalmadı, benim için onun adı şefkat tokatı oldu.


     Ortak, Amca, Usta, hepsi gizliden gizliye sana baba deme şeklimizmiş aslında. Şimdi çok iyi anlıyorum. Belki de böyle olduğu daha iyi oldu biz senden önce baba demiştik, evlenince kayınpederede baba der insan, ama ben hayatım boyunca bir tek sana "Usta" dedim ve benim için dünyanın en kıymetli ustası hep sen oldun ve hep öyle kalacak. Ablamda hayatı boyunca bir tek sana "Ortak" dedi, böylesi daha güzel, daha özel, daha kıymetli belkide kim bilir...


    Kızımdan ayrıldığım ilk yıllarda "sabret, sessizce bekle bir gün gelir elbet" derdin. Sabrettim, sessizce bekledim ve sonunda kavuştum Usta. Aylardır beraberiz, artık baba evinden gidip geliyor okuluna, akşam eve geldiğimde kapıyı açıyor, önümüzdeki Temmuz on yedisini dolduracak ve sen bu günleri göremedin, görmeyi bırak haberini bile alamadın Usta. Umarım ki bi yerlerden bizi görüyor ve gülümsüyorsundur.


     Yalnız bir şeyi itiraf etmem gerek, 2010'daki gidişin nasıl acıtmışsa beni bir tek fotoğrafını bulamadım klasörlerimde, paylaştığım fotoğrafı ablamdan çaldım. Gitmeni gerektirecek kadar bu kadar ağır gelen neydi be Usta, biz mi? Geçmişimiz mi? Yapmak istediklerini yapamayışın mı? Vermek istediklerini veremeyişin mi? İnsanların hep daha fazlasını almaya çabaladığı şu dünyada, bizi hep daha fazlasını vermeye çalışmalarımız tüketmedi mi? İlk gidişin sana yakışmamıştı Usta, ikinci gidişinse yaradanın takdiri, ikisinede bişey demeye hakkım yok. Umarım beraber geçirdiğimiz yıllarda varlığımız sana, senin yokluğunun bize ağır geldiği kadar ağır gelmemiştir. 


Varlığında ve hatta yokluğunda bile çok şey kattın hayatımıza, biz hayatta belki en çok hasret çekmek konusunda usta olduk be usta, hakkını helal et Usta, seviyoruz seni...

Varsa hakkım helal olsun...  Ahiretteki mekanın cennet olsun...


09.04.2023 - KaramsarKorkuluk




Yorum Gönder

0 Yorumlar